Prof. Dr. Atila BAĞRIAÇIK
Ulusal ve Uluslar arası Ar-Ge ve Yenilik Hibe
Fonları Uygulayıcısı, YMM
MEVCUT DURUM
-İşimiz gereği sürekli müşteri ziyaretlerinde bulunup, Ar-Ge ve Yenilik projelerinin önemi ile proje maliyetlerini hibe şeklinde fonlayan ulusal ve uluslar arası kurumlardan bahsediyoruz. Firmaların küresel rekabetle baş edebilmek için artık “tasarım ve yenilik faaliyetlerine” odaklanmak gerektiğine inanmaktayız,hatta bir sanayicimiz “soyadımız tasarım ve yenilik “ deyip, konuyu içselleştirdiğini ortaya koyuyor.
-Firmaların mevcut ürünlerinde, süreçlerinde , üretim yöntem ve usullerinde, pazarlama ve organizasyonel yapılanmalarında yeni ve önemli derecede iyileştirmeler yapmaları gerekiyor. Bu dalga çığ gibi firmaların üzerine geliyor. Bu durumda firmaların eski tutum, davranış ve yöntemlerini ortadan kaldırarak yeni deneme çözümleri tasarlamak, uygun olanını eleştirel analizle bulup, geçerliliğini de sınamak durumundalar. İşte bu aşamada firmaların ya Darwinci ya da bilimsel yönteme göre iş yaptıklarını gözlemliyoruz.
DARWİNCİ YÖNTEM
-Darwinci kurama göre davranan firmalar, küresel rekabetten gelen bu değişime pasif olarak katılmakta, mevcut durumunu iyileştirecek , örneğin Ar-Ge ve Yenilik projeleri yapmak,fon kuruluşlarına başvurmak gibi deneme çözümleri üreterek,başarısız mevcut ve yeni çözümleri ortadan kaldırıp, uygun olanını seçme ve uygulama kararlılığı gösteremediğinden , hatalı davranışı ile beraber doğal ayıklanarak, piyasadan yok olmaktadır.Darwinci ayıklanma kuramı işte bu konuyu işaret etmektedir “hatalarını eleyemeyen firmaların, hatalarının icracısı olarak hataları ile birlikte yok olmalarıdır”.
-İmmanuel Kant’ın dediği gibi “bilgi (ve Ar-Ge /teknoloji üretimi –benim ilavem) ile bağımlılıktan kurtulabiliriz.Bilgi yoluyla insanın kendi kendini mahkum ettiği ergin olmayıştan kurtulunur. Ergin olmayış, başkalarının idaresinde olmadan aklını kullanamamaktır. Aklını , eksik olduğundan değil, başkalarının idaresi altında olmadan kullanma kararlılığı ve yürekliliği gösteremeyen, kendi kendini ergin olmayışa mahkum eder”. Darwinci kurama göre davranan firmalar yenilikçi faaliyetlere Ar-Ge çalışması yapmadan başkalarının(özellikle dış firmaların) teknolojilerini yatırım mantığı ile satın alarak “al-tak” yada “ arakla-getir” yöntemini uygulamakta, son zamanlarda öne çıkan “imitation and innovation” yani “ arakla-geliştir” mantığını bile hayata geçirmeden formülün sadece arakla yani taklit kısmını gerçekleştirmektedir.
– Sonuçta hatalı yöntemi ile beraber yok olmaktadır.
BİLİMSEL YÖNTEM
-Oysa Popperci bilimsel yönteme göre davranan firmalar çevreden gelen küresel rekabetle baş edebilmek için bu tasarım ve yenilik faaliyetlerine içsel ve aktif olarak katılmakta, mevcut sorunlarını çözmek ve rekabetle baş edebilmek için mevcut üretimleri yanında Ar-Ge ve Yenilik faaliyetlerine de zaman ve kaynak ayırmakta, fonlama için TÜBİTAK,KOSGEB,EUREKA,EUROSTARS,AB H2020 araştırma ve yenilik faaliyetlerine tekil ve ortak olarak katılmak için deneme çözümleri üretmektedir. Ürettikleri çözümler arasından en uygun olanı eleştirel tartışma ile seçerek, gelişmesini sınırlayıcı tutumunu ,üretim yöntemini terk ederek yeni ürün ve süreç faaliyetlerine odaklanmaktadır. Bu durumda firma eski, hatalı ,rutin yaklaşımla birlikte yok olma yerine, hatası kendisinden ayrılarak ortadan kalkmakta, kendisi yenilikçi ve özgün yönleri ile rekabete karşı dimdik ayakta kalabilmektedir.
-Görüldüğü gibi bilimsel yöntemde firmalar yeniliği engelleyen sorunları eleştirel yöntemle ortaya çıkarak, Ar-Ge faaliyetleri ile deneme çözümleri tasarlamakta, birden fazla deneme çözümlerinin biri dışındaki diğer çözümleri eleştirel tartışma yoluyla ortadan kaldırarak, bulduğu uygun çözümün doğruluğunu uygulamada prototip imalatla sınama yoluna gitmektedir. Bu durumda gelişmelerini ve rekabetle baş edebilmelerini sağlayan temel iki araç: eleştirel yöntem ve ortadan kaldırma olmaktadır. Bununla birlikte her Ar-Ge , tasarım ve yenilik faaliyeti ile birlikte firmanın bilgisizliği daha da artacağından , gidermek için yenilik faaliyetlerine tekrar başlayarak gelişme döngüsü süreklilik kazanmaktadır.
FİRMALAR REALİTEDE HANGİ KURAMI DAHA ÇOK BENİMSEYİP UYGULUYOR?
Şöyle bir soru sorulabilirsiniz: Karşılaştığınız firmaların yüzde kaçı Ar-Ge ve Yenilik projeleri yapma konusunda Darwinci kurama, yüzde kaçı bilimsel kurama göre davranıyor?Bize göre Darwinci kurama göre davranan firmaların sayısı az değil. Aksi halde Ar-Ge’ye ayrılan kaynakların milli gelire oranı % 1’in altında kalmaz(standart oran % 3’dür), AB’ ye Ar-Ge için havuza aktardığımız katkının ancak % 5’ini geri alacak şekilde az sayıda proje vermemiz söz konusu olmazdı. Brüksel’deki iş ortağım AB’ nin “Eco İnnovation” destek programı kapsamında gıda ve otomotiv konusunda Türkiye’den konsorsiyuma katılacak firmalar arıyoruz, ancak bulamıyoruz ,başvurular yıl sonunda kapanıyor,Türkiye en az başvuran ülke diye serzenişte bulunmazdı. TÜBİTAK ortak projeler için % 10 gibi ek destek oranı veriyor,1501 destek programına verilen projeler içinde ortak projelerin oranı 2012 yılında % 2,4 oranında kalırken ,1507 KOBİ destek programlarında ise bu oran % 0,9 gibi yok denecek kadar azdır,başka bir deyişle batılı firmaların çoklukla kullandıkları kümelenme(cluster) sinerjisi bizim firmalar arasında yok gibidir.
KAYNAK: Darwin’ci ve Popper’ci pozisyonların yazılmasında yararlanılan kitap,Karl Raimund Popper,Hayat problem çözmektir,s.17-38,YKY Yayınları.